Daralmıştım yine o gün. Yoldaydım ellerim ceplerimde yürüyordum. Akşam güneşi binalar arasından sızan ışığıyla gölgemi yere çarpıyordu. Ve sonra yine kayboluyordu. Aklımda soru işaretleri vardı. ayaklarım kafasına göre takılıyordu gitmek istediği yere gidiyordu.Durağa geldim bekledim ve gelen ilk otobüse bindim. Otobüsün en arka koltuğu oturdum .Ne dışarı bakıyordum ne önümü görüyordum. Genelde otobüse binince oturduğum yerden dışarıyı seyretmeye dalardım ve yolun nasıl geçtiğini anlamazdım. Bu yüzden cam kenarını herzaman sevmişimdir..kendime konuşma hazırlamaya başladım. Merhaba'yla başlayan her başlangıç 5. kelimesine gelmeden kayboluyordu. Anlamsız bir aptallık ifadesi ile yola devam ediyordum. Kendi kendine tebessümler kendi kendi kendine üzülmeler..Otobüs durdu. indim. yürüdüm. Her adımda biraz daha ağırlaşmaya başladı ayaklarım ve her adımda biraz daha hızlanıyordu kalbim. Herzaman kendinden emin birbiriyle koordineli haraket eden vucüt artık ne yapacağını bilmez bir haldeydi..
İçeri girdim zar zor. ayaklarım biraz daha hızlandı gözlerimde sağa sola heyacanla bakmaya başladı. artık vücutta iş çığrında çıkmıştı. Elinde coyistik olan bir çocuğun kumanda ettiği oyuncak araba gibi sağa sola yalpalayarak ilerliyordum. Daraltı fena bastı attım kendimi D&R den içeri ilk bulduğum kitap rafına yapıştım elime gelen ilk kitabı açtım ve hemen okumaya başladım.. Gözlerim boş boş satırları izledi. Bir taraftan okuduklarım diğer taraftan uçuyordu. Dayanamadım kaptım ikidergi çıktım ordan. Rol olsun mazeret olsun dedim kendi kendime dergiler.. Yürüdüm emin adımlarla. Adımlarla birlikte heyacanda çoğaldı yine daraldım yine durdum attım kendimi CD. stand'ına. Karıştırdım, karıştırdım ve gözüme takılan "La Vita E Bella"(Hayat Güzeldir) Yazılı cd yi elime aldım. Bisiklet üzerinde şapkalı bir adam ve önüne oturmuş neşeli bir kız vardı kapakta ve ortalarında sevimli bir çocuk.. Çok eskiden izlediğim film'di. yahudi bir babanın karısını ve çocuğunu kurtarmak için kendisini feda etmesini anlatan bir film. Baba, çocuğa savaş çıktığını belli etmemek ve çocuğun moralini yüksek tutmak için olayları çocuğuna bir oyunmuş gibi anlatır ve oyunun sonunda eğer kazanırlarsa tank vericeklerini söyler.
Cesaret gerçekle başlar diye düşündüm..Yalansız dolansız olmalıdır dedim ve yürümeye devam ettim. Bir yandanda hazırladığım konuşmayı tekrarlıyordum içimden unutmayayım diye..
Son dönemeç dönülüp onu görünce akılda olan herşey uçup gökyüzünde onu görünce uçan diğer kelimelerin arasına karışmış oldu.
Şairin dizeleri aklımda kalandı "geldim işte kapina mevsim gibi gözlerimde bulut".
Baktı ve güldü birazda utandı. Bense yerin dibindeydim ama yürüdüm. Eksi kutubunu bulmuş mıknatısın artı kutubu gibi üzerine doğru sürüklendim.. Dilimin kemiği olsa o an kırılırdı. Kelimler birbirine girdi, konuşamadım, salaklaştım..
"Bugün mutlu olamayacak gibiyim" diye içimden geçirirken.
Akşam dedi ve tamam dedi..
Çocuğun öyküsü akşama kalmıştı....!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder